top of page

Health Coaching & Sağlık Koçluğu


Sağlık, yaşadığımız sürece sanırım pastanın büyük bir dilimi. Düşünsenize, günlük

hayatımızda sağlık kelimesini ne kadar sıklıkla kullanıyor ya da düşünüyoruz?

“Nasılsın?” diyerek, yazarak bile aslında o kişinin sağlığının bir parçası olan; ruh halini

öğrenmek istiyoruz. Kutlamalarda, tebriklerde, vs. önce sağlık diliyor; hapşıran birine, “çok

yaşa ya da sağlıklı yaşa” diyoruz. Peki sağlığımızı, kendimizi ne kadar önemsiyoruz?

Çalışıyor, emekli ya da öğrenci olduğunuzu varsayalım; bir haftanız, ya da daha da

spesifikleştirecek olursak bir gününüz nasıl geçiyor? Bir gün boyunca neler yapıyor, yapmak

zorunda kalıyor ya da hiçbir şey yapmıyorsunuz? Bu yaşanmış bir günün sizin ruhunuza,

bedeninize etkisi ne oluyor? Sağlığınız hangi durumlarda biraz daha iyi ve siz de daha mutlu

oluyorsunuz?

“Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır”.

Sigmund Freud

Sağlık, kısa vadede çözümlerle günü kurtarmak yerine, uzun vadede ruhsal, çevresel,

beslenme, hareket, uyku, ilişkilerin dengeli bir şekilde harmanlanmasıyla anlamlı olur ve;

“Kişiye balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek gerekir”.

Kendimizi sağlıklı hissediyorsak, hayallerimize bir adım daha yakınız demektir. Fakat

sağlığımız bozulduğunda, bir şeyleri yapmak zorlaştığında ya da imkansızlaştığında daha çok

hayaller kurar, hedefler koyar oluruz. “Bir iyileşeyim” ile başlar genellikle cümleler. Bazı

şeyler bizim için imkansız ya da geç olmadan, en değerli hazinemiz olan sağlımıza saygı

duymak, onu onure etmek harika olmaz mı?

“Hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez”.

Thomas Fuller

bottom of page