Gülmeye Dair...
Dünyaya ilk “merhaba” selamı ile başladı her şey...
Belki titrercesine, belki de kulakları tırmalarcasına çıkan o ses; ağlamak dedi birçok kişi buna.
Peki sizce neydi?
Bana göre, içinde gülmenin de olduğu birçok duygunun harmanlandığı bir bilinmezliğe, KOCAMAN bir merhabaaa...
Bir an düşündüm de “ben gerçekten nelere gülüyordum, şimdi ise nelere gülüyorum?”
Kendimi bildim bileli, sanırım onlu yaşlara tekabül ediyor; komik olan (fıkra, bilmece, film, vs...), beni mutlu eden (zaman zaman ailem, güzel şeyler duymak, abur cubur yemek, sokakta eve çağrılana kadar oyun oynamak, zaman zaman arkadaşlarım, vs...), ha bide gıdıklanınca güldüğüm geliyor aklıma, yüzümde oluşan tarifi imkansız tebessümle...
“Mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutluyuzdur”
Williɑm Jɑmes
Şimdi nelere mi gülüyorum? Bundan bir sonraki yazımda bahsetmek istiyorum izninizle...
İletişime duygusal bir içerik katan gülmek; sağlıklı ve ruhsal bir etkinlik, Tanrının bir lütfu, mistik ve gizemli bir durum, delilik, aşırı özgüven, zaman zaman da acizlik, küçümseme, hakaret belirtisi olarak görülmüştür.
İstatistiksel olarak araştırmalar göstermektedir ki; ortalama bir günde, görme ve konuşma yetkinliğine sahip olmadan doğan bir bebek, 300 kez gülerken, yetişkin 20 kez güler. Gülmek bağışıklık sisteminin etkin çalışmasında, tansiyonun düşmesinde, ruhsal enerjinin artmasında da etkilidir. Yalnızca insanların hissettiği, ölümlülüğe yönelik; toplumsal ve ahlaki bir yeri olan işbirliksel bir etkinliktir. Ve belki de hayatı yaşamaya değer kılmaktır.
Kısacası gülmek, birçok özelliği içinde barındıran; sosyal iş birliği, avuntu, psikolojik savaş aracı, zafer algısı, ... olabilir. Birçok duygunun tek bir harekette birleşmesi de hayatın optimum güç anlayışından ileri geliyor olabilir.
Peki sizce neden; sevgi, onaylama, aşağılama, vs. için aynı etkinliği kullanıyor olabiliriz?
Belki de gülmek, basit ve birçok işlevi içinde barındırdığından kazançlı bir etkinliktir...
Ne dersiniz?
Süheyla Zarzık
29. 07. 2015